Soruşturma Nedir?

Şantaj Suçu ve Cezası
Şantaj Suçu ve Cezası
Aralık 16, 2024
Tümünü Oku

Soruşturma Nedir?

Soruşturma Nedir?

Soruşturma Nedir?

Soruşturma Aşaması

Ceza muhakemesi, hukukun temel taşlarından biri olan ceza hukukunun ihlal edildiği iddiasının doğruluğunun incelenmesini amaçlayan bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu süreç, suç işlenip işlenmediği, eğer işlendi ise de failinin ya da faillerinin kim olduğu, ceza sorumluluklarının var olup olmadığı, sorumlu ise bu sorumluluğun türü ve miktarının belirlenmesi, ayrıca infaz edilebilir bir yaptırımın tespiti amacı ile gerçekleştirilen bir dizi faaliyetten meydana gelmektedir.

Ceza muhakemesi, hukuk sistemlerinde adaletin sağlanmasında kritik bir rol oynar. Bu süreç, suçun doğru bir şekilde tespit edilmesi, suçluların adalete teslim edilmesi ve toplumun güvenliğinin korunması amacı ile titizlikle yürütülür. Ayrıca, ceza muhakemesi sırasında delillerin toplanması, tanıkların dinlenmesi ve hukuki prosedürlerin takip edilmesi gibi adımlar da gerekli olmaktadır. Ceza muhakemesi sürecinde, savunma hakkının korunması da büyük önem taşır. Her birey, masumiyet karinesi çerçevesinde suçsuzluğunu ispat etme hakkına sahiptir. Hukuki süreç boyunca adil bir yargılama ve savunma hakkının sağlanması, ceza muhakemesinin adalete uygun bir şekilde işlemesini temin eder. Ayrıca, ceza muhakemesinin etkin bir şekilde yürütülmesi için hukuki uzmanlık, adil yargılama ilkesi ve delil değerlendirmesi gibi unsurların titizlikle ele alınması gerekmektedir. Bu sayede, ceza muhakemesi süreci adaletin sağlanması, suçluların cezalandırılması ve toplumun güvenliğinin korunması yönünde etkili bir rol oynar.

Ceza muhakemesi, adaletin tesis edilmesi ve hukuki güvencelerin korunması amacıyla önemli bir araçtır. Bu kanun, suç işleyen birey ile Devlet arasındaki ilişkinin adil yargılama ilkeleri çerçevesinde sağlıklı bir şekilde ilerlemesini temin eder. İlgili evrelerde, delillerin toplanması, tanıkların dinlenmesi ve savunma hakkının güvence altına alınması gibi unsurlar, adil bir hukuki sürecin temelini oluşturur. Ceza muhakemesi kanunu, hukuki sürecin her aşamasında şeffaflığı, tarafsızlığı ve adalete uygunluğu korumayı amaçlar. Suçun işlenmesinden sorumlu olan kişinin haklarının gözetilmesi, masumiyet karinesi ilkesine saygı gösterilmesi ve etkili bir savunma imkânının sağlanması, bu kanunun temel prensipleri arasında yer alır. Böylece, Ceza muhakemesi kanunu, suç işleyenle Devlet arasındaki ilişkinin adil ve hukuki normlara uygun bir biçimde yönetilmesini sağlamaktadır.

Suçun işlenmesiyle birlikte, Devlet ile fail arasında çeşitli evreleri ve aşamaları içeren bir ilişkinin ortaya çıktığı bilinmektedir. Bu ilişki, suçun ve failinin belirlenmesinden başlayarak, verilecek hükmün kesinleşmesine kadar devam etmektedir. Ceza muhakemesi kanunu, bu sürecin adil yargılama esaslarına uygun bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere tasarlanmış bağlayıcı hukuk kurallarını içermektedir.

Soruşturma Nedir?

Soruşturma, ceza muhakemesi hukukunda önemli bir aşama olarak karşımıza çıkmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesine göre, soruşturma, bir suçun işlendiği izlenimini veren durumu öğrenen cumhuriyet savcısının gerçeği araştırmak amacı ile yaptığı bütün işlemleri kapsar. Bu süreç, şikâyet, ihbar ya da bir başka şekilde suç şüphesinin ortaya çıkması ile başlar ve iddianamenin kabulüne kadar olan evreyi içerir.

Cumhuriyet savcısı, soruşturma aşamasında, kamu davası açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere işin gerçeğini araştırır. Bu süreç genel olarak gizli, yazılı ve hızlı bir şekilde yürütülür. Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresinde tarafsız davranmak zorundadır çünkü suç şüphesi henüz somutlaşmamış ve deliller toplanmamıştır. Savcılık, soruşturma aşamasında önemli bir rol üstlenir. Delillerin elde edilmesi, muhafaza edilmesi ve ileri sürülmesi süreçlerini bizzat yaparak ya da denetleyerek adil bir yargılama sürecini temin eder. Bu aşamada, şüpheli ya da sanık henüz kovuşturma evresine geçmemiştir ancak suçun işlendiği izlenimi nedeniyle gerçeğin ortaya çıkarılması için önemli adımlar atılmaktadır. Soruşturma süreci, hukukun temel prensiplerine uygun bir şekilde yürütülmelidir. Tarafsızlık, gizlilik ve hız, bu aşamada önemli unsurlardır. Cumhuriyet savcısının soruşturma aşamasındaki titiz çalışması, adaletin sağlanması ve hukuki güvencelerin korunması açısından büyük önem taşır.

Soruşturma İşlemleri Nasıl Gerçekleştirilir?

Soruşturma evresinde, hukuki sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi ve adaletin tesis edilmesi için belirlenmiş bazı temel ilkeler bulunmaktadır. Bu ilkelerden biri, soruşturma işlemlerinin yazılılık ilkesine uygun olarak yürütülmesidir. Tüm soruşturma işlemleri, tutanağa bağlanmak suretiyle yazılı bir şekilde gerçekleştirilir ( Ceza Muhakemesi Kanunu m. 169/1 ). Soruşturma sürecinde, bir diğer önemli ilke gizliliktir. Yapılan tüm usul işlemleri gizli tutulur, bu da soruşturmanın etkili ve doğru bir şekilde yürütülmesini sağlar ( Ceza Muhakemesi Kanunu m.157 ).

Cumhuriyet savcısı, soruşturma aşamasında doğrudan ya da polis, jandarma gibi kolluk görevlileri aracılığıyla her türlü araştırmayı gerçekleştirebilir. Maddi gerçeğin ortaya çıkması ve adil bir yargılama yapılabilmesi için, kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteme yetkisine sahiptir ( Ceza Muhakemesi Kanunu m.161/1 ). Aynı zamanda savcılık, soruşturma sürecinde yakalama, el koyma, gözaltı kararı alma gibi koruma tedbirlerine başvurabilir ve bu tedbirlerin uygulanmasını hâkimden talep edebilir. Soruşturma görevlendirilen polis, jandarma gibi kolluk görevlileri, elde ettikleri bilgileri, yakalanan kişileri ve uygulanan tedbirleri hemen çalıştıkları Cumhuriyet savcısına bildirmek ve savcının emirlerini yerine getirmekle yükümlüdür (Ceza Muhakemesi Kanunu m.161/2). Diğer kamu görevlileri de, soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri talep eden Cumhuriyet savcısına hızlı bir şekilde temin etmekle sorumludur.

Soruşturma evresinde, şüpheli ya da sanığın hukuki haklarının korunması büyük önem taşır. Her aşamada avukatın, şüpheli ile görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında bulunma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engellenemez ya da kısıtlanamaz ( Ceza Muhakemesi Kanunu m.149/3 ). Avukat, dosya içeriğini inceleme ve belgelerden örnek alma yetkisine sahiptir. Ancak, bu yetki, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek durumlarda Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilir (Ceza Muhakemesi Kanunu m.153). Yakalanan kişinin ya da şüphelinin ifadesini içeren tutanak, bilirkişi raporları ve diğer soruşturma işlemlerine ilişkin tutanaklar, avukatın inceleme veya örnek alma yetkisine herhangi bir kısıtlama getirilemez.

Soruşturmanın Başlatılması

Soruşturma, hukuki bir süreç olup genel olarak suç haberinin alınmasıyla başlar. Bu aşama, Cumhuriyet savcısı ya da onun emrindeki kolluk kuvvetleri tarafından yürütülebilen ve amacı “kamu davasının açılmasına gerek olup olmadığının” araştırılması olan bir araştırma ve inceleme sürecini içerir. Yazılı ve gizli bir şekilde gerçekleştirilen bu araştırmalar, soruşturmanın genel adını oluşturur.

Soruşturma evresi, suç haberinin alınmasından sonra başlar ve Cumhuriyet Savcısının kontrolü ve yetkisinde devam eden bir süreçtir. Bu evre, basit bir bilgilendirme ile dahi başlayabilir ve ihbar, şikâyet, karar, re’sen gibi çeşitli yollarla tetiklenebilir. Herhangi bir şekle bağlı olmayan bu süreç, suçun var olabileceği konusunda bir haber alınması ya da bir suçun işlenmiş olabileceği olasılığının bulunması durumunda savcılığın soruşturma evresini başlatmasıyla ilerler. Bu noktada, suç haberinin alınması, suçla ilgili bilgi ya da olasılığının yetkililere ulaşması anlamına gelir. Soruşturmanın başlaması için özel bir şekil şartı bulunmamakla birlikte, istisnai yargılama halleri dışında herhangi bir yol ile suç konusunda haber alınması yeterli olacaktır. Bu esneklik, hukuki sürecin çeşitli başlangıç noktalarından hareketle etkin bir şekilde yürütülmesine olanak tanır ve suçun doğru bir şekilde değerlendirilmesi için gerekli adımların atılmasını sağlar. Soruşturma ve kovuşturma şartları bulunan durumlarda, savcılık soruşturmaya başlayabilir ve ileriki aşamalarda soruşturma şartının gerçekleşip gerçekleşmemesine göre süreci yönlendirir. Bu süreçte adil bir yargılama ve hukuki güvencelerin korunması, temel prensipler arasında yer alır, böylece hukuki süreç adil ve şeffaf bir biçimde ilerler.

Soruşturma Yapılmasına Yer Olmadığı (SYOK) Kararı Nedir?

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 158/6. maddesinde düzenlenen Soruşturma Yapılmasına Yer Olmadığı Kararı, hukukumuza ilk önce 15/8/2017 tarihli 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK’nın) 145. maddesiyle ilave edilmiş, 1.2.2018 tarihli 7078 sayılı Kanun’un 140. maddesiyle de kanunlaştırılmıştır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 158. maddesinin 6. fıkrasında yapılan düzenleme ile her iki durum da açıkça hükme bağlanmıştır. Bu düzenleme ile Cumhuriyet savcılarının, kendilerine ulaşan her ihbar ve şikâyet ile ilgili soruşturma açma zorunluluğu olmadığı, soyut ve genel, suç teşkil etmeyen ihbar ve şikayetlerde ise SYOK (Soruşturma Yapılmasına Olanak Kalmadığına İlişkin Karar) vermeleri gerektiği açıkça belirlenmiştir. Gerçekte, bu düzenleme olmasa bile savcıların, Ceza Muhakemesi Kanunu madde 160/1 uyarınca suçun işlendiği izlenimini veren bir durumun olmadığı hallerde lekelenmeme hakkına, adil yargılanma ilkesine ve kişilerin hukuki güvenliğine saygı göstermeleri gerekmekteydi. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinde, soruşturmanın başlaması için suçun işlendiği izlenimini veren bir durumun (başlangıç şüphesi veya basit şüphenin) varlığının arandığı belirtilse de, uygulamada kovuşturmaya yer olmadığı kararının sıklığı, bu ilkenin her zaman dikkate alınmadığını göstermiştir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 158. Maddesinin 6. fıkrasındaki düzenleme, hukuk devleti ve hukuki güvenlik ile ilgili doğrudan ilgilidir. Herhangi bir ihbar ya da şikâyetin, somut gerçeklere dayanmayan, temelsiz, intikam amaçlı veya diğer duygusal motivasyonlar ile yapılan suçlamalarla şüpheli konumuna getirilmesi, bu tür iddialar üzerine soruşturma yapılması, kişinin hukuka olan güvenini sarsabilir ve hukuki korunmasını zorlaştırabilir. Bu düzenleme aynı zamanda adil yargılanma hakkını güvence altına almaktadır. Hukuk devleti prensiplerine uygun olarak, adil yargılanma hakkını sağlamak için kişilere yönelik suç isnadında bulunulabilmesi ve soruşturma yapılabilmesi için öncelikle iddia edilen suça dair şüphe bulunmalıdır. Şüphe olmadan başlatılan bir soruşturma, hukuka aykırı işlemlere neden olabilir, bu da adil yargılanma hakkı çerçevesinde hakkaniyete uygun bir yargılama hakkıyla bağdaşmaz ve lekelenmeme hakkını ihlal edebileceği gündeme gelmektedir.

SYOK’a Konu Olabilecek-Olamayacak Başvurular

Şikâyet ve ihbar yolları, bir soruşturmanın başlaması için kanunda belirtilen iki durumu dâhil etmektedir. Şikayete tabi suçlarda, soruşturmanın başlatılması ve devamında kamu davası açılması talebinde bulunma hakkı, şikayet hakkına sahip olan kişilere tanınmıştır. İhbar yoluna baktığımızda ise tüm kişilere açık bir yetki olarak kabul edilir. Bu iki durum genel olarak Cumhuriyet savcısı ya da kolluğun suçu ilk kez öğrendiği durumları kapsar. İhbar durumu bir kenara bırakıldığında, şikâyet genel olarak şikayetçilerin kişisel haklarına karşı işlenen suçlara odaklanabilir; ancak ihbar konularında bu farklılık gösterebilir. İhbar yolunda büyük bir esneklik bulunmaktadır ve ihbarcılar, bizzat mağduriyet yaşamamış olsalar dahi Cumhuriyet başsavcılıklarına başvurabilme imkanları vardır. Uygulamaya baktığımızda ( kimliği belirsiz ve imzasız ihbarlar işleme konulmaz kuralına rağmen ) çoğu ihbarın kimliksiz ve imzasız olduğu ve ihbar içeriklerinin genel ve soyut iddialar içerdiği bilinmektedir.

Yasal düzenlemeleri göz önüne aldığımızda, SYOK’un “sınırlı olarak” belirtilmiş olması ve Cumhuriyet Savcısına belli bir alanda takdir yetkisi verilmiş olmasının nedeni, yukarıda bahsetmiş olduğumuz “soruşturma mecburiyeti” ilkesinde aşırı bir esneklik olmamasını sağlamak olabilir. Bu, savcının yükümlülükleri ve tekeli durumunu gözeterek, soruşturma konularında aşırı bir serbest olmasının önüne geçme amacını taşıyabilir. Zaten SYOK harici konular için, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171. maddesinde Cumhuriyet savcılarına KYOK ( Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar Verme ) konularında geniş bir takdir yelpazesi yetkisi tanınmıştır. SYOK’un belirli istisnai durumlar için düzenlendiği göz önüne alındığında ise özellikle iş yükü nedeniyle sık sık şikâyetçi olan Cumhuriyet savcılarının bu yetkiyi genişletmemeleri önemini vurgulamak gerekir.

Herhangi bir suç işlendiği izlenimini veren bir durumun varlığı ve başlangıç şüphesini doğrulayan somut bulguların mevcut olduğu durumlarda, derhal soruşturma yükümlülüğü başlayacağından; bu tür durumlarda SYOK (Soruşturma Yapılmayarak Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar Verme) verilemeyeceğini kabul etmek gerekmektedir. Yukarıda belirtildiği gibi ihbar ve şikâyetlerin “soyut ve genel nitelikli” olduğu iddialarının istisnai bir şekilde ele alınması ve “basit soruşturma işlemleriyle bile işin doğrusunu ortaya koymanın mümkün olabileceği” durumlarda, SYOK yolundan kaçınılarak işin aslının tahkik ve tetkik edilmesi gerekli olmaktadır. Bu bağlamda; özellikle maddi gerçeğin aydınlatılması, şikâyet ve ihbar Anayasal haklarının korunması ve suçlanan kişilerin adil bir şekilde savunulabilmesi amacı ile soyut ve genel nitelikteki kavramların dikkatlice ele alınarak, bu terimler ve bu yöntem kötüye kullanılarak, ” iş (evrak-dosya) temizlemek amacıyla ” bu yolu kullanmaktan kesinlikle kaçınılmalıdır. Bu, hukuki süreçte adil ve şeffaf bir yaklaşımı teşvik etmek, mahkemelerin objektif bir şekilde işlemesini sağlamak ve adaletin sağlanmasını güvence altına almak adına önemlidir.

Savcılığın doğrudan öğrendiği somut olaylara dayalı eylemler ya da faillerle ilgili olarak SYOK veremeyeceği açıktır. Kanunun sadece ihbar ve şikâyetlerde SYOK verilebileceğini belirtmesi, diğer yollarla suçun öğrenildiği durumlarda savcıya SYOK düzenleme yetkisi verilmediğini düşündürmektedir. Bu durum, mevcut hukuki çerçeve içinde belirlenen prosedürleri takip etmeyi ve adaletin sağlanmasını güvence altına almayı amaçlar. Bundan dolayı, bu tür durumlar için çözüm, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171. maddesi hükümleriyle bulunmalıdır. Bu hükümler, hukuki sürecin doğruluğunu ve adalete uygunluğunu sağlama amacını taşır.

Soruşturmaya Yer Olmadığı (SYOK) Kararına İtiraz

Olağan kanun yolunu temsil eden itiraz yolunda, denetimi hangi mercilerin gerçekleştireceğini Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 268. Maddesinin 2. fıkrası belirtmiş ve bu mercilerin hukuki ve maddi açıdan inceleme yapacaklarını düzenlemiştir. Ancak, Ceza Muhakemesi Kanunu, Soruşturma Yapılmayarak Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar Verme (SYOK) durumları için özel bir hüküm koyarak, Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar Verme (KYOK) durumları için Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 173. maddesinde düzenlenen itiraz yolunun uygulanacağını belirtmiştir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 158. maddesinin 6. fıkrası, SYOK’larla ilgili olarak itiraz yoluyla ilgili olarak şu şekilde ifade edilmektedir: “Soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar, varsa ihbarda bulunana veya şikâyetçiye bildirilir ve bu karara karşı 173 üncü maddedeki usule göre itiraz edilebilir.” Bu çerçevede, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 173. maddesi; Cumhuriyet savcısının “Kovuşturmaya Yer Olmadığına İlişkin Kararlarına” karşı itiraz yolunu öngören özel bir hüküm olduğu karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla bu hüküm, belirli bir durumu kapsayan ve savcının kararına karşı yapılacak itiraz sürecini düzenleyen özel bir hüküm içermektedir. Madde metni şu şekildedir;

 CMK Madde 173 – (1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on beş gün içinde, bu kararıveren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.

(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.

(3) (Değişik: 18.6.2014-6545/71 md.) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) (Değişik: 25.5.2005 – 5353/26 md.) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.

(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz.

(6) (Değişik: 2/1/2017-KHK-680/11 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7072/10 md.) İtirazın reddedilmesi halinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172 nci maddenin ikinci fıkrası uygulanır. 

Görüldüğü gibi, SYOK’lara karşı yapılan itirazların yönlendirildiği merci, “kararı veren Cumhuriyet Savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliği” olarak belirlenmiştir. Madde metni, itiraz dilekçesinde olaylar ve delillerin ayrıntılı bir şekilde gösterilmesi gerektiğini ve itiraz süresinin 15 gün olduğunu belirtmektedir. KYOK’lara yapılan itiraz uygulamasına benzer bir şekilde, SYOK durumunda da sulh ceza hâkimi, savcının “soruşturmayı başlatmamakta kullandığı takdirin doğru olup olmadığını” denetleyecektir. Bu süreçte sulh ceza hâkimi, savcının kararını objektif bir bakış açısıyla değerlendirerek adaletin sağlanmasına katkıda bulunacaktır. Bu durum, hukuki süreçte şeffaflığı ve güvenceyi artırmak amacıyla belirlenen bir denetim mekanizmasını yansıtmaktadır.

  1. Kanun yararına bozma

Hukuka aykırı olduğu iddia edilen ve bir şekilde itirazlı ya da itirazsız şekilde kesinleşmiş olan SYOK’lara karşı ( diğer benzer hallerde söz konusu olduğu gibi ) “ Kanun Yararına Bozma ” yoluna gidilip gidilemeyeceği de tartışılması gereken bir konudur. Hukukumuzda “ Kanun Yararına Bozma Kanun Yolu ”; “hâkim ya da mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar ya da hükümlere karşı öngörülmüş” bir yol olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kanunda, hâkim ve mahkeme kararlarına karşı kanun yolunun öngörülmüş olması, bu kararlara karşı “kanun yararına bozma” yolunun kapalı olabileceğini ifade etmektedir. Bu durumda, kanun yararına bozma yolu kapalı olduğundan, uygulamada savcının bu tür bir talep durumunda, kanun yolu talebinin içeriği ve delillerini göz önüne alarak kendiliğinden soruşturmayı başlatarak bu yola gitmesi gereksiz olabilir. Ancak şu var ki eğer itiraz edilmiş ve bu itiraz reddedilmiş ise, elbette ki “Kanun Yararına Bozma ” istenecek karar ” sulh ceza hâkiminin verdiği itirazın reddi kararı ” olacaktır. Bu süreç, hukuki mekanizmanın işleyişini ve adaletin sağlanmasını güvence altına almak amacı ile belirlenen prosedürleri yansıtmaktadır.

Soruşturma İle Kovuşturma Aşaması Arasındaki Temel Fark Nedir?

Soruşturma aşaması, herhangi bir suçun işlendiğine dair basit bir şüpheyle başlayan ve Cumhuriyet savcısı tarafından gizli, yazılı ve hızlı bir şekilde yürütülen bir süreçtir. Bu evre, iddianame düzenlenip dava açılmasına kadar devam eden bir süreçtir. Soruşturma sürecinde şüpheli ve müşteki hakları daha fazla kısıtlanmaktadır ve Cumhuriyet savcısı söz konusu sürecin başında önemli bir rol oynar. Ancak, soruşturma sürecinde savcılık, usul işlemleri sürdürmekle birlikte, hem maddi gerçeği araştırma ve hem de adil yargılamayı sağlama yükümlülüğündedir.

Kovuşturma aşamasını ele aldığımızda ise, soruşturma aşamasında şüpheli hakkında düzenlenen iddianame ile başlayan ceza davası süreci olarak tanımlayabiliriz. Söz konusu bu evre, mahkeme tarafından yönetilir. Kovuşturma süreci, iddia ve savunmanın karşılıklı olarak tartıştığı, ayrıca soruşturma aşamasında toplanmayan delillerin de ele alındığı bir yargılama sürecidir. Mahkeme tarafından yürütülen kovuşturma genellikle herkese açık, sözlü ve duruşmalı bir şekilde gerçekleştirilir.

Soruşturma Neticesinde KYOK Verilmesi

Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar (KYOK), yani takipsizlik kararı; Cumhuriyet savcısı tarafından yürütülen soruşturma sonucunda şüpheli kişi hakkında ceza mahkemesinde kamu davası açılmasına gerek olmadığına ya da yeterli şüphe oluşturacak delil bulunmadığına karar verilmesini ifade eder (CMK m.172/1). KYOK, soruşturmanın tamamlanmasının ardından verilen bir karardır ve bu açıdan baktığımızda yukarıda açıklanan SYOK ile karıştırılmamalıdır çünkü SYOK soruşturmanın başında verilir.

Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar, soruşturmayı sona erdiren bir karardır. Savcılık, ceza davası açılması için gerekli şartların oluşmadığı durumda soruşturmayı sonlandırarak takipsizlik kararı verir. Bu karara itiraz etmek mümkündür ve itiraz yazılı olarak sulh ceza hakimliğine yapılır. Sulh ceza hakimliği, savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararını değerlendirir. Savcılık kararını uygun bulan hakim, itirazı reddeder ve savcılık kararı kesinleşir. Sulh ceza hakimliğinin bu kararına karşı kanun yararına bozma yoluna başvurulabilir.

Savcılığın takipsizlik kararı uygun bulunmazsa, itiraz üzerine takipsizlik kararı kaldırılır ve yeniden soruşturma yapılmasına karar verilir. Ancak, KYOK verildikten ve bu karara yapılan itirazlar reddedildikten sonra, aynı suçtan dolayı kamu davası açılabilmesi için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, kamu davası açılamaz (CMK m.172).

Soruşturma Neticesinde İddianame Düzenlenmesi

Cumhuriyet savcılığı, soruşturma neticesinde suç işlendiğine dair yeterli şüphe sebeplerinin varlığına kanaat getirirse şüpheli hakkında bir iddianame düzenleyerek bir ceza davası açar. Soruşturma neticesinde görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede CMK m.170’deki hususlara yer verilir. İddianamede, suç isnadıyla ilgili olaylar ve mevcut deliller bir araya getirilerek detaylı bir şekilde açıklanır. İddianamenin sonuç bölümünde, şüpheli aleyhine olduğu kadar lehine olan hususlar da öne çıkarılır. İddianamenin kapanış kısmında, suçun işlenmesi durumunda uygulanması istenen ceza ve güvenlik tedbirleri, ilgili kanun hükümlerine dayanarak belirtilir.

Ceza mahkemesinin iddianameyi kabul etmesi ile birlikte resmi olarak bir ceza davası başlamış olur. İddianame, ceza davasının sınırlarını belirleyen ve içeriğini tanımlayan önemli bir belgedir. İddianame dışında kalan bir olayın yargılama konusu yapılması mümkün değildir. Ceza hukukunda kabul edilen “yargılamanın sınırlılığı” ya da “iddianameyle bağlılık” ilkesine göre, iddianame yargılamanın temel rehberidir ve mahkeme iddianamenin dışına çıkmadan yargılama yapmalıdır.

Sonuç

Sonuç olarak, soruşturma ve kovuşturma aşamaları, ceza muhakemesi sürecinin önemli evrelerini oluşturur. Soruşturma, suç işlendiği izlenimini veren durumu öğrenen cumhuriyet savcısının gerçeği araştırmak amacıyla yaptığı işlemleri içerir. Bu süreç, şikâyet, ihbar ya da suç şüphesinin ortaya çıkmasıyla başlar ve iddianamenin kabulüne kadar olan evreyi kapsar. Soruşturma süreci, hukukun temel prensiplerine uygun bir şekilde yürütülmelidir. Tarafsızlık, gizlilik ve hız, bu aşamada önemli unsurlardır. Cumhuriyet savcısının soruşturma aşamasındaki titiz çalışması, adaletin sağlanması ve hukuki güvencelerin korunması açısından büyük önem taşır.

Soruşturma evresinde, hukuki sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için belirlenmiş bazı temel ilkeler bulunmaktadır. Soruşturma işlemleri yazılılık ilkesine uygun olarak yürütülür ve gizlilik önemlidir. Cumhuriyet savcısı, doğrudan veya kolluk görevlileri aracılığıyla her türlü araştırmayı gerçekleştirebilir, delilleri toplayabilir ve koruma tedbirlerine başvurabilir. Soruşturma aşamasında, şüpheli ya da sanığın hukuki hakları korunmalıdır. Avukatın, şüpheli ile görüşme ve hukuki yardım hakkı engellenemez. Soruşturmanın başlatılması, suç haberinin alınmasıyla olur ve Cumhuriyet savcısının takdir yetkisiyle gerçekleşir. Soruşturma Yapılmasına Yer Olmadığı (SYOK) Kararı, suç şüphesinin somutlaşmadığı durumlarda verilir. Bu karara itiraz Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 173. maddesi uyarınca yapılır ve sulh ceza hâkimliği tarafından değerlendirilir. Sonuç olarak, soruşturma ve kovuşturma süreçleri, hukuki güvenceleri sağlamak, adil bir yargılama sürecini temin etmek ve adaleti gerçekleştirmek adına önemli adımları içerir. Her iki aşama da hukukun temel prensiplerine uygun bir şekilde yürütülmeli ve hukuki güvenceler korunmalıdır.