Tutuklamaya İtiraz

Şantaj Suçu ve Cezası
Şantaj Suçu ve Cezası
Aralık 16, 2024
İzmir Avukat Özde Demir
Velayet Avukatı
Aralık 24, 2024
Tümünü Oku

Tutuklamaya İtiraz

Tutuklamaya İtiraz

Tutuklamaya İtiraz

Tutuklama Nedir?

Ceza muhakemesi içerisinde önemli koruma tedbiri niteliği taşıyanlardan birisi tutuklama koruma tedbiridir. Hâkim kararıyla anayasa içerisinde ve yasada belirtilen koşulların mevcudiyeti ile bir kişinin henüz suçluluğu hakkında kesin karar verilmesinden önce özgürlüğünün geçici olarak kaldırılmasına tutukluluk denmektedir. Sanık ya da şüphelinin özgürlüğünün kaldırılmasından başlayarak salıverilmesine veya cezanın infazının başlanmasına kadar devam eden kısıtlılık haline “tutukluluk” denmektedir.

 Kanun hükümlerimiz içerisinde ve uluslararası belgelerde tutuklamanın açıkça bir tanımı mevcut değildir. Yalnızca bu hükümlerde tutuklamaya dair genel esaslar belirtilmiş ve bir tutuklama tedbirine başvurulması mümkün olabilmesi için olması gerekli nitelikteki hususlar belirtilmiştir. Öyle ki birleşmiş milletler insan hakları evrensel bildirgesi içerisinde yer alan hükümler de kimsenin keyfi bir şekilde tutuklanamayacağı, onu konulamayacağını ya da sürülemeyeceği belirtilmiştir. Anlık konulmadan kasa tutuklama olmaktadır. Burada kanuna aykırı bir şekilde tutuklama yapılamayacağı belirtilmiştir. Avrupa insan hakları sözleşmesinin beşinci maddesinde her kişinin hürriyeti ve güvenliği hakkı olduğundan bahsedilmiş kanunu siler haricinde bir kişinin özgürlüğünden mahrum edilmeyeceği ileri sürülmüştür. Anayasanın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılmayacak belirtilmiş 19. maddenin üçüncü fıkrasında Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin tutuklanabileceği öngörülmüştür. Böyle bir durumda kişilerin hangi koşullar altında tutup kullanabileceği belirtilmiştir.

5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun tutuklama sebeplerine saymış oldu 100. maddesinde kuvvetli suç şüphesinin mevcudiyetini gösteren olguların ve bir tutuklama sebebinin bulunması durumunda şüpheli ya da sanık ile ilgili olarak tutuklama kararı verebileceği şeklinde tutuklama tanımına esas alınması gerekli olan kriterler belirtilmiştir. Fakat 6526 sayılı Terörle mücadele kanunu ve ceza muhakemesi kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun sekizinci maddesi ile yapılan değişiklik ile 5271 sayılı kanunun 100. maddesinin ilk fıkrasında yer alan olguların ibaresi somut delillerin şeklinde değişime tabi tutulmuştur. Tutuklama tanımının kanun hükümlerinde yapılmış olmasının meydana getirdiği eksiklik öğreti içerisinde giderilmeye çalışılmıştır. Uluslararası ve ulusal hukuk metinleri içerisindeki esaslar ve ceza mahkemesinin nihai amacı dikkate alınmak suretiyle tutuklama tanımları yapılmıştır.

Tutuklama hukuki niteliği açısından kişi özgürlüğünü kesin hükmünü verilmesinin önce kısıtlayan ceza muhakemesi hukukunun ait bir koruma tedbiri olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurulmak istenen değerler ve ulaşılmak istenen amaç, niteliği itibari ile ceza yargılamasında mümkün olduğunca seri ve sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi, delilleri ulaşımın ve yargılama esnasında sağlanabilmesi ve yapılacak olan yargılama neticesinde verilecek olası mahkûmiyet kararlarının yine sağlıklı bir şekilde infaz edilmesinin zemininin hazırlanmasını sağlayacaktır. Muhakeme boyunca kişi özgürlüğünün kaldırılmasında mevcut olmaması gereken amaç ise ceza verme amacıdır. Tutuklama tedbirinin uygulama bulmasının sebebi etkin ve ceza soruşturması ve kovuşturma yürütülmesinin bu yolla ceza yargılamasının nihai amacı olan madde gerçeği ulaşılmasının sağlanması olarak karşımıza çıkar. Öyle ki ceza kovuşturmasının en önemli süjesi niteliğine sahip olan sanığın maddi gerçeğe ulaşılmasının engellenmesi yönündeki muhtemel eylemlerinin önüne geçmek amacıyla kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkı kısıtlanıyor olmaktadır. Fakat bu kısıtlamasının en doğal hakkı olan masumiyet karinesinden faydalanmasına engel teşkil etmemelidir. Hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı mevcut olmadığı sürece her kişinin masum olduğu açıktır. Öyle hiç kimse hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı mevcut olmadıkça suç niteliğine sahip olamaz.

Tutuklama Kararına Karşı Kanun Yolu Nelerdir?

Kanun yolları ve hangi kişilerin kanun yollarına başvurma hakkı olduğu ceza muhakemesi kanununun 260. maddesinde ve devamındaki maddeler içerisinde açık bir şekilde düzenlenmiştir. Kanun yollarına başvurma hakkı başlığı altında düzenlenen 260. maddeye göre hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet Savcısı, şüpheli, sanık ve bu kanun hükümlerine göre katılan sıfatını almış olan kişiler ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş ya da katılan sıfatını alabilecek nitelikte suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açık olmaktadır. Ağır Ceza mahkemeleri içerisinde mevcut olan Cumhuriyet savcıları, ağır Ceza mahkemesinin yarın çevresindeki asliye ceza mahkemelerinin, bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurmaları mümkündür. Cumhuriyet Savcısı, sanık lehine bir şekilde kanun yoluna başvurabilmektedir.

Tutuklamaya karşı kanun yoluna başvurma hakkı ilk olarak anayasa da 19. maddenin sekizinci fıkrasında güvence altına alınmış olmaktadır. Öyle ki Sebebi ne olursa olsun özgürlüğü kısıtlanmış olan kişi kısa süre içerisinde durumu ile ilgili olarak karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığının mevcut olması durumunda hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahip niteliktedir. Söz konusu bu madde ile tutuklanmış olan kişileri makul süre içerisinde yargılanmayı ve soruşturma ve kovuşturma esnasında serbest bırakılma isteme hakkı olduğu düzenlemeye tabi kılınmıştır. Avrupa insan hakları sözleşmesinin beşinci maddesinin üçüncü fıkrası içerisinde yalnızca suçu şüphesi ile özgürlüğünden yoksun bırakılmış olup Salıverilmemiş kişilere dair bir düzenleme getiriliyor olmaktadır.

Avrupa insan hakları sözleşmesinin beşinci Maddesinin üçüncü fıkrası içerisinde yalnızca suç şüphesinin mevcut olmasıyla hürriyetinden yoksun bırakılmış olup Salı verilmemiş kişilere dair bir düzenleme mevcuttur. Söz konusu bu sözleşmenin ilgili bendine göre yakalanan ya da tutulan bir kişi makul bir sürede yargılanma ve yargılama sürerken salı verme hakkına sahip olmaktadır. Bu sözleşmenin dördüncü fıkrası içerisinde ise gözaltına alınma ya da tutulma sebebiyle özgürlüğünden yoksun bırakılan bir kişiye tutulmasının hukukiliği ile ilgili olarak Hızlıca karar verilmesi mümkün olacak ve hukuku değil ise Salı verilmesine hükmedilmesi mümkün olabilecek bir mahkemeye başvurma hakkı tanınıyor olmaktadır. Söz konusu bu fıkra kişinin Salı verilmesine sağlaması mümkün olabilecek bir mahkemeye başvuru bilmesini düzenleyen bir iç hukuk yolunun mevcudiyetini güvence altına alıyor olmaktadır. Bu sözleşmenin beşinci maddesinin üçüncü fıkrası yalnızca suç şüphesinin mevcut olması ile hürriyetinden yoksun bırakılmış olup kullandırılması gerekli olan bir hak iken sözleşmenin beşinci maddesinin dördüncü fıkrasında mevcut olan durumda ise herhangi bir şekilde özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişilerin yalnızca başvuruları durumunda kullanmaları mümkün olabilecek bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır. Sözleşmenin beşinci maddesinin dördüncü fıkrası genel bir şekilde etkili bir hukuk yoluna başvurma hakkının düzenlenmiş olan sözleşmenin 13. maddesine göre özel birikim olarak karşımıza çıkar. Böylece sözleşmenin beşinci maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanması mümkün olabileceği durumlarda sözleşmenin 13. maddesinin uygulama bulmasından bahsedilemez.

Tutuklama Kararına İtiraz Edebilecek Kişiler

Öncelikle hâkim ya da mahkeme tarafından verilen kararın olumlu veya olumsuz bir şekilde sonuçlanmasına göre itirazda bulunacak kişiler farklılık gösterebileceklerdir. Böyle bir durumda aleyhine karar verilmiş olan kişinin itiraz etme hakkı söz konusu olur. Ceza muhakemesi kanununun 267. maddesinin hükümleri bakımından hâkim kararları ile kanunun gösterdiği durumlarda Mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilmesi mümkündür. Mahkeme tarafından verilmiş olan kararlara karşı hangi kişilerin itiraz hakkı olduğu ceza muhakemesi kanununun 260 uncu maddesinde ve devamında düzenlemeye tabi tutulmuştur. Fakat özet olarak Cumhuriyet Savcısı’nın şüpheli konumunda yer alan kişiyi tutuklanması talebiyle Sulh ceza hâkimine sevk etmesinden sonra bu istem reddedilir ise bu karı ara savcı itiraz eder. İtiraz makamı savcıyı haklı görecek olursa şüpheli konumunda yer alan kişinin tutuklanmasına karar verilmesi mümkündür. Makamın vermiş olduğu tutuklama kararına karşı itirazını mümkün olmasından bahsedebiliriz. Böyle bir durumda şüpheli konumunda yer alan kişi ya da müdafi tutuklama kararına itiraz edebilir nitelikte olacaktır.

Tutuklamaya İtirazı İnceleyecek Makamlar

5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 268. maddesi bakımından itiraz usulü ve itiraz incelemeye yetkili makamlar açık bir şekilde gösterilmiştir. 6545 sayılı yasanın 74. maddesiyle değiştirilmeden önce Sulh ceza hâkiminin kararlarını yapılan itirazların incelenmesi yargı çevresinde bulundukları asliye ceza Mahkemesi Hâkim’ine ait durumda idi. Sulh Ceza işleri Asliye ceza hâkimi tarafından görülür nitelikte ise itirazı inceleme yetkisi ağır ceza Mahkemesi başkanını ait olmaktadır. Fakat 6545 sayılı kanun 74. maddesi ile değiştirilmiş olan ceza muhakemesi kanununun 268. maddesinin üçüncü fıkrası bakımından durum farklıdır. Bu hükme göre suç ceza hâkimliği kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, o yargı birden fazla Sulh ceza hâkimliğinin mevcut olması durumunda, numara olarak kendisini izleyen hâkimliğe, son numaralı hâkimlik için bir numaralı hâkimli, ağır ceza mahkemesinin mevcut olmadığı yerlerde tek suç ceza hâkimliği mevcut ise yargı çevresinde görev yapmış olduğu ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki Yusuf ceza hâkimliğine, ağır ceza mahkemesinin mevcut olduğu yerlerde tek Sulh ceza hâkimliği mevcut ise, en yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki suç ceza hâkimliğine ait olmaktadır. İtirazın üzerine ilk defa Sulh ceza hâkimliği tarafından verilen tutuklama kararlarına itiraz edilmesi halinde bahsetmiş olduğumuz usul uygulanır. Fakat ilk tutuklama talebini reddeden suç ceza hâkimliği, tutuklama kararına itiraz makamı olarak inceleme de bulunamaz.

Asliye ceza Mahkemesi hâkimi tarafından verilmiş olan kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde mevcut oldukları ağır Ceza Mahkemesi’ne ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilmiş olan kararlarıyla ilgili olarak itirazların incelenmesi o yerde ağır Ceza Mahkemesi’nin birden çok dairesinin mevcut olması durumunda numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daire ve o yerde ağır ceza mahkemesine tek dairesi mevcutsa en yakın ağır Ceza Mahkemesi’ne ait olmaktadır. Naip hâkim tarafından verilen kararlara yapılacak olan itirazların incelenmesi, yetkisi mensup oldukları ağır ceza Mahkemesi başkanlığına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı ise, bulmuş oldukları yerdeki ağır Ceza Mahkemesi başkanı ya da ağır ceza Mahkemesi’ne ait olmaktadır. Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak bakmış oldukları davalarda vermiş oldukları kararlara yapılan itirazlar da ise Üyenin kararının görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza Dairesinin kararının numara bakımından onu izleyen ceza dairesi, son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi incelemektedir.

Tutuklamaya İtirazını İncelenmesi ve Sonuçları Nelerdir?

İtiraz hâkim ya da mahkeme kararlarına karşı ilgili konumda yer alan kişilerin kararı öğrenmiş olduğu günden itibaren yedi gün içerisinde karar veren mercii ye verilecek bir dilekçeyle yazı tutuna geçirilmek şartıyla zabit kâtibine beyanda bulunmak vasıtasıyla yapılması gerekir. Bu husus ceza muhakemesi kanununun 268. maddesinin ilk fıkrasında düzenlenmiştir. İtiraz üzerine karar vermiş olan hâkim ya da mahkeme kendi kararını incelemesi gerekir. Eğer itiraz yerinde görülür ise kendi vermiş olduğu kararını kaldırır. Fakat itirazı yerinde görmez ise itiraz üç gün içerisinde incelemeye yetkili olan mercie göndermesi gerekir. Bu durum ceza muhakemesi kanununun 268. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlemeye tabi tutulmuştur.

Tutuklama kararının haricinde savcı konumunda yer alan kişinin tutuklama talebinin reddi ya da tutuklama kararının kaldırılması talebi de itirazın konusunu meydana getirebilmektedir. Kanun hükümleri içerisinde yazılı durumlar saklı kalmak kaydı ile itiraz ile ilgili olarak duruşma yapılmaksızın karar verilmesi mümkün niteliktedir. Söz konusu kararı mümkün olan en kısa sürede verilmesi gerekir. Merciine itiraz üzerine vermiş olduğu kararlar kesin niteliktedir. Fakat ilk defa mercii tarafından verilmiş olan tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilmesi mümkün niteliktedir. Bu husus ceza muhakemesi kanununun 271. maddesinin içerisinde düzenlenmiştir. Tutuklama ve tutuklama talebinin reddi kararlarına kaçma şüphesi ve delilleri karartma şüphesinde bulunmuş olduğu ya da bulunmadı hukuki ve fiili sebepleri gösterilerek suçun yasal karine sayılan suçlardan birine karşılık gelip gelmediği, şüpheli ya da sanığın akıl hastası, ağır hasta ya da hamile olup olmadığı, muhakeme koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği, tutuklama konusu suçun adli kontrol tedbirinin hükmedilmesinin mümkün olabilecek bir sus niteliği taşıyıp taşımadığı, tutuklama yasağının mevcut olup olmadığı ve güvence belgesi verilip verilmedi gibi hususlara dair sebepler gösterilerek itiraz edilmesi mümkün niteliktedir.

İtiraz hakkı bir kişinin salıverilmesini sağlayabilecek nitelikte bir mahkemeye başvurabilmesini düzenleyen bir iç hukuk yolunun mevcudiyetini güvence altına alabilecek niteliktedir. Bundan kaynaklı olarak itiraz süreleri kanunu kimler içerisinde açık bir şekilde düzenlenmiştir. İtiraz süresi yedi gündür. Kararı veren mahkemeye veya hâkim kararını yeniden gözden geçirir, kararında bir doğruluk olmadığını düşünüyor ise üç gün içerisinde incelemeye yetkili olan mercie göndermesi gerekir. İncelemesi için gönderilen yetkili mercie mümkün olan en kısa sürede kararını vermesi gerekir. Mevcut kural bu olmanın yanı sıra uygulama içerisinde tutuklama ya da tutukluluğun devamı kararını yapılan itirazların süresinde ilgili mercie gönderilmediği veya ilgili merci mümkün olan en kısa süre yerine 2 veya ayda fakat itirazın sonuçlandırdığı sıklık ile karşılaşılan durumlardandır.

Avrupa insan hakları Mahkemesi, Türkiye içerisinde verilmiş olan tutukluluğun devamına ilişkin kararlara karşı itirazın başarı şansı mevcut olmadığını ve ayriyeten tutuklulara itiraz inceleme usulünün çekişmeli birincilik taşımadığını ve duruşmanın yapılmadan verildiğine saptanmıştır. Avrupa insan hakları mahkemesine göre Avrupa insan hakları sözleşmesinin beşinci maddesinin dördüncü fıkrası bakımından tutuklulara itiraz muhakemesi çekişmeli bir nitelik taşımalı ve iddia makamı ile tutuklu arasında silahların eşitliğinin sağlanması gerekmektedir. Sözleşmenin beşinci maddesinin dördüncü fıkrası salı verme talebinin reddi kararlarının gerekçeli bir şekilde olmasını gerekli kılmaktadır. Bu fıkra yargıcı başvuranın vermiş olduğu tüm gerekçeler ayrıntılı bir şekilde yanıtlama sorumluluk altındadır. Bunun yanı sıra yargıcın iç hukuka ve uygulamaya dayanmak suretiyle tutulan kişinin dile getirmiş olduğu ve sözleşmenin beşinci maddesinin ilk fıkrası anlamada özgürlükten yoksun bırakmanın hukukiliği ile ilgili esaslı şartları mevcudiyetine kuşkuya düşünen somut olaylara görmezden gelmesiydi ilgisiz kalması durumunda bu fıkradaki güvenceler özünden yoksa nitelikte olmaktadır.

Tutuklama Kararının Denetlenmesi Usulü Nasıl Olur?

Tutuklama geçici bir hukuki koruma tedbiri olarak karşımıza çıkar. Bu geçici koruma tedbiri olan tutuklamanın haklı sebepler mevcut olmayınca son bulmasa gereklilik teşkil eder. Böyle bir durumun araştırılması bir talep üzerine veya kendiliğinden yapılması gerekir. Bir talep üzerine yapılan inceleme tutuklulara itiraz ya da kararın geri alınmasının istenmesi olarak karşımıza çıkar. Kendiliğinden yapılmış olan araştırmada hâkim tutuklama sebeplerinin koşullarının hala mevcut olup olmadığını araştırmak zorunluluğu altındadır. İtiraz kurumu anayasa hükümleri içerisinde düzenlemeye tabi tutulmuştur. Anayasanın 19. maddesinin sekizinci fıkrası içerisinde özgürlüğü hangi sebepler ile kısıtlanmış olursa olsun her kişinin kısa süre içerisinde durumu ile ilgili olarak karar verilmesinin ve bu kısıtlamanın kanuna ihlal getirecek hususlara sahip olması durumunda hemen serbest bırakılmasının sağlanması bakımından yetkili bir yargı merciine başvurma olasılığının mevcut olduğu düzenlenmiştir.

Tutuklulara itiraz kanunun öngörmüş olduğu şekil koşullarına uyumadığı ya da tutuklama kararında da yanılmış olan tutuklama sebeplerinin somut olay içerisinde bulunmadı iddialarına dayanması mümkün niteliktedir. Böyle bir durumda sanık tutuklama sebeplerini somut olay içerisinde mevcut olmadığını olası mahkûmiyet durumunda çekmesi gerekecek olan cezanın ağırlığı karşısında tutuklamanın orantılı olmadığını tutuklama tedbiri haricinde bir tedbir ile de tutuklamanın amaçlarına ulaşmasını mümkün olabileceğini üzerine atılı suçu işlemediğini tutuklama sebeplerinin karı içerisinde belirtilmediğine tutuklamanın şekli koşullarının mevcut olmadığını ileri sürebilmesi mümkündür.

Tutuklama Kararının Soruşturma Evresindeki Yeri Nedir?

Tutuklamanın Cumhuriyet Savcısı tarafından gözden geçirilmesi gerekir. Öyle ki tutuklamanın kişi özgürlüğünü kısıtlayan ve geçici nitelikte bir araç olduğu nettir. Bundan kaynaklı olarak şartları ortadan kalktığı zaman sona erdirilmesi gereklilik teşkil eder. Tutukluluk süresi içerisinde tutuklama koşullarının devam Edip etmediğini incelenmesi bundan kaynaklı olarak önem teşkil etmektedir. Soruşturmayı biz içerisinde şüpheli konumunda yer alan kişinin tutukevinde bulunduğu süre içerisinde en geç 30 ar günlük süreler itibari ile tutukluluk halinin devamının gereklilik teşkil Edip etmeyeceği halinde Cumhuriyet savcısının talebi üzerine Sulh ceza hâkimi tarafından 100. madde hükümleri değerlendirilerek şüpheli ya da müdafi dinlenilmek suretiyle karar verilmesi gereklilik teşkil eder. Bu husus ceza muhakemesi kanununun 108. maddesinde düzenlenmiştir. Tutukluluğun incelenmesi belirtilmiş olan süreler içerisinde şüpheli konumunda yer alan kişinin kendisi tarafından istenmesi mümkün niteliktedir.

Cumhuriyet Savcısı şüpheli konumunda yer alan kişinin adli kontrol altına alınmak suretiyle serbest bırakılmasına suç ceza hâkiminden isteyebilecek niteliktedir. Onunla ilgili olarak tutuklama kararı verilmiş şüpheli ya da müdafi aynı istemde bulunması mümkün niteliktedir. Soruşturma evresi içerisinde Cumhuriyet Savcısı adli kontrol ya da tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olur ise şüpheliyi re sen serbest bırakması gerekir. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği durumda şüpheli serbest kalır.

Tutuklamanın Özellikleri Nelerdir?

  • Vasıta olma
  • Geçici olma
  • İstisnai olma
  • İhtiyari olma

Tutuklamanın Nedenleri Nelerdir?

  • Kuvvetli suç şüphesinin bulunması
  • Kanunda sayılan tutuklama nedenlerinin bulunması
    • Kaçma şüphesi
    • Delillerin karartılması şüphesi
      • Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme
      • Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması
      • Delillerin karartılması şüphesinin takdiri
    • Tutuklama sebebinin varlığına ilişkin yasal karineler

Tutuklamanın Şekli Şartları Nelerdir?

  • Tutuklama yasağının bulunmaması
  • Muhakeme şartının gerçekleşmesi
  • Şüpheli-sanığın huzurda bulunması
  • Sana güvence belgesi verilmemiş olması
  • Tutuklamanın Ölçülü olması
  • Hâkim veya mahkeme kararının bulunması

Tutuklama Kararı Verilemeyecek Haller

Tutuklama tedbirinin istisnai nitelik taşıyan bir koruma tedbiri olduğu ve bu tedbir ile kişi hak ve özgürlüklerine müdahale edildiği değerlendirildiğinde hem ceza muhakemesi kanununda hem de diğer ilgili mevzuatlar da bazı tutuklama yasakları mevcut olmuştur. Ceza muhakemesi kanunumuzun 100. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi içerisinde işin önemi, verilmesi beklenen ceza ya da güvenlik tedbiri ile Ölçülü olmaması durumunda tutuklama kararı verilmesi mümkün değildir hükmü yer almaktadır. Bu hüküm ile aslında tutuklama tedbirinin Ölçülü ilkesi düzenlemeye tabi kılınmıştır. Öyle ki bir kişi hakkında adli kontrol tedbirinin uygulanması ile bu kişinin kaçmasının veya delilleri karartmasını önüne geçirebilecek ise artık tutuklama tedbirine başvurulması gerekir. 6352 sayılı kanunun 96. maddesi içerisinde yapılan değişiklik ile hangi hallerde tutuklama kararı verilmesinin mümkün olmayacağı yeniden düzenlemeye tabi kılınarak hüküm altına alınmıştır. Öyle ki ceza muhakemesi kanununun 100. maddesinin dördüncü fıkrası bakımından yalnızca adli para cezasının gerekli kılan ya da hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlar da tutuklama kararı verilemez. 6352 sayılı kanun hükümleri ile yapılan değişiklikle tutuklama kararı verilemeyecek durumlardan sayılan hapis cezasının üst sınırı bir yıldan iki yıla çıkarılmıştır.

6352 sayılı kanun hükümleri ile yapılan değişiklikle tutuklama kararı verilmeyecek hallerden sayılan hapis cezasının üst sınırı bir yıldan iki yıla çıkarılmıştır. Yine 5395 sayılı çocuk koruma kanununun tutuklama yasağı başlıklı 21. maddesi içerisinde 15 yaşını doldurmamış çocuklar ile ilgili olarak üst sınırı beş yıl aşmayan hapis cezasını gerektiren eylemlerden dolayı tutuklama kararı verilemeyeceği düzenlenmiştir. Anayasanın 83. maddesinin ikinci fıkrasına göre seçimden önce ya da sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili meclisin kararı olmadıkça tutulamaz sorguya çekilemez tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerekli kılan suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hüküm harcı nedir. Fakat bu durumda yetkili makam durumu hemen ve doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi‘ne bildirmesi gerekir.

Tutuklamaya İtiraz Süresi Ne Kadardır?

Tutuklama kararı verilmiş ise buna karşı itiraz kanun yoluna gidilmesi mümkündür. Tutuklamaya itiraz şüpheli ya da sanığın tanınan en önemli haklarından biri olarak karşımıza çıkar. Bu haklar Avrupa insan hakları sözleşmesinin beşinci maddesinin üçüncü fıkrasında ve anayasanın 19. maddesinin yedinci fıkrasında düzenlenmiştir. Ceza muhakemesi kanunu hükümlerine göre tutuklamaya itiraz süresi yedi gündür. Tutuklamaya itiraz süresi şüpheli ya da sanığın tutuklandığı gün dikkate alınmadan hesaplanmaktadır. Şüpheli ile ilgili olarak tutuklamaya dönük yakalama kararı çıkartılmış ise kanun hükümlerine açıklık olmamak ile birlikte yakalama kararına her zaman itiraz mümkün niteliktedir. Fakat şüpheli ya da sanık tutuklamaya dair yakalama kararı üzerine yakalandıktan sonra yapılan değerlendirme sonucunda tutuklanır ise tutuklamaya itiraz süresi tutuklandıktan sonra işlemeye başlar.

Tutuklama Kararına İtirazı Kimler Yapabilir?

Tutuklama kararına itiraz asıl olarak tutuklanan kişiye, yani şüpheli veya sanığın ait bir haktır. Şüpheli ya da sanık haricinde bazı kişilerin de tutuklamaya itiraz hakkı vardır. Bunlar tutuklamaya itiraz başvurusu, tutuklanan şüpheli odasının avukatı tarafından yapılması mümkündür. Tutuklanan kişinin yasal temsilcisi yani babası, annesi ya da varsa başka yasal temsilcisi de tutuklama kararına itiraz edebilme niteliğine sahiptirler. Tutuklanan eşi de tutuklama kararına itiraz etme hakkına sahiptir.

Tutuklama Kararına Karşı İtiraz Nereye Ve Nasıl Yapılır?

Tutuklama kararına karşı itiraz tutuklamaya itiraz dilekçesi verilmek suretiyle ya da tutuklama kararını veren mahkemeye beyanda bulunmak suretiyle bu beyanı katil tarafından tutanağa geçirilmesi ile yapılması mümkündür. Tutuklama kararına itiraz edilmesi üzerine tutuklama kararını veren hâkimlik ya da mahkeme kendi vermiş olduğu tutuklama kararının üç gün içerisinde değiştirmez ise yeni tutuklunun devam etmesi gerektiğini kanaatine varır ise itiraz dilekçesinin kendisine verilmiş olduğu tarihten itibaren üçüncü günün sonunda itirazı incelemeye yetkili mercie göndermesi gerekmektedir. Sulh ceza hâkimliğini tutuklama kararına karşı yapılmış olan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde mevcut olan asliye ceza Mahkemesi hâkimine aittir. İtiraz incelemeye yetkili mercilerin farklı nitelikte oldukları durumlarda, itirazların gecikmeksizin incelenmesi amacıyla kararına itiraz edilmiş olan suç ceza hâkimi tarafından gerekli tedbirlerin alınması gerekir. Soğuk ceza hâkimliği işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyor nitelikte ise itiraz inceleme yetkisi ağır Ceza Mahkemesi başkanını ait olur.